Nasıl Bir Dudak İstersiniz?
- Görüntüleme: 12
Sosyal medyada ve çeşitli mecralarda farklı dudak dolgusu örnekleri görüyoruz. Bazen öyle abartılı dudaklarla karşılaşıyoruz ki, dudak dolgusu düşünen birçok kişi bu görüntülerden ürkebiliyor. Özellikle kadınların partnerleri, “aman öyle olmasın” diyerek bu işleme mesafeli yaklaşabiliyor. Çünkü hafif ve yüzle uyumlu dudak dolgularını görmek pek mümkün olmadığından, toplumdaki dudak dolgusu algısı çoğunlukla yanlış şekilleniyor.

Burada unutmamız gereken şey, dudak dolgusu bir tıbbi işlemdir. Yani yalnızca “ben böyle istiyorum” denilerek yapılacak bir uygulama değildir. Her dudak yapısı aynı değildir; her dudakta aynı miktar ya da aynı teknikle aynı sonuç alınamaz. Dudak derisi, kas yapısı, damarları ve yüzün genel oranları mutlaka değerlendirilerek, kişiye en uygun miktarda ve uygun şekilde dolgu yapılması gerekir.
Özellikle çok ince dudaklarda, bir defada belirgin bir şekil ortaya çıkarmak istemek hatalıdır. Bu yaklaşım, dudağın üst kısmına doğru kaymış, “sosis gibi” ya da “ördek dudak” diye tabir edilen yapay ve çirkin görüntülere sebep olabilir. Böyle vakalarda en doğru yol; dudağın dokusuna zaman tanımak, derinin yavaş yavaş genişlemesine izin vermek ve dolguyu daha küçük miktarlarda, aşama aşama uygulamaktır. Gerektiğinde bu seanslar üç ay aralıklarla planlanabilir.
Dolgu uygulaması, karşılıklı bir değerlendirme sürecidir. Kişinin beklentileri önemlidir; ancak hekimin tıbbi değerlendirmesi ve sınırları da aynı derecede önem taşır. Çünkü bazen hasta çok farklı bir dudak isteyebilir, fakat anatomi buna izin vermeyebilir. İşte bu noktada, neyin yapılabilir olduğunu ve neyin yapılmaması gerektiğini hastaya anlatmak hekimin sorumluluğudur.
Dudak dolguları genellikle 9–12 ay kalıcılığa sahiptir. Ancak her dudak aynı şekilde tepki vermez. Dolgu zamanla yavaş yavaş eridiği için bazı kişiler 5–6 ay sonra küçük dokunuşlarla dolgularını tazelemek isteyebilir. Bu da tamamen kişinin ihtiyacına göre planlanır.
Sonuç olarak, dudak dolgusunda “Dudaklarınızı nasıl istersiniz?” sorusunun cevabı yalnızca hastadan alınmaz. Asıl cevap, dudağın kendi yapısından, yüzün oranlarından ve fizyolojisinden gelir. Bizim görevimiz, hastanın beklentilerini bu gerçeklerle birleştirmek, kendi tecrübemizle harmanlamak ve en doğru sonucu ortaya koymaktır. Çünkü bazen yalnızca hastanın ne istediği değil, dudağın ve yüzün ne söylediği de önemlidir.






